Büyük İstifa Dalgası
Merhaba,
Geçen akşam Twitter Spaces’de Dev-Ops ve SRE topluluklarının katıldığı yaklaşık 500 kişilik bir sohbet gerçekleşti.
Başladıktan kısa bir süre sonra, Dünya’nın her tarafından yüzlerce teknoloji çalışanının katıldığı bu canlı sohbetin konusu, Teknolojide Seviye Atlama: Kalmalı mıyım yoksa gitmeli miyim? den, İşten ne zaman ve nasıl ayrılmalı? ya döndü.
Buna pek şaşırmadım.
Çünkü bir süredir -uzaktan çalışma olanaklarının da etkisiyle- özellikle teknoloji çalışanlarının yeni iş fırsatları aradığını ve sahip oldukları işlerini aniden bıraktıklarını biliyorum. Bu konudan daha önce de bir çok defa bahsettik.
Fakat görünen o ki, yaşanan bu istifa salgını sadece teknoloji çalışanları ile sınırlı değil ve şirketler için sandığımızdan çok daha büyük bir buhranın habercisi.
Araştırma sonuçlarını çok dikkate değer bulduğum McKinsey, “‘Great Attrition’ or ‘Great Attraction’? The choice is yours” isimli yeni bir anketin sonuçlarını duyurdu.
Buna göre tüm şirketler önemli bir yol ayrımındalar. Ya pandemi sonrası ihtiyaç duyacakları yetenekleri çekmek, geliştirmek ve elde tutmak için bir takım değişimlerden geçecekler, ya da çalışanlarını kaybedip yok olacaklar.
Çünkü anket sonuçlarına göre, çalışanların %40’ı 3 ila 6 ay içinde mevcut işlerinden istifa etmeyi düşünüyor. Kalan %60’da önüne daha iyi bir fırsat gelirse ayrılabileceğini belirtiyor!
Peki neden?
Patronlar bu soruyu üç sebebe bağlıyor:
- Tazminat almak
- İş-yaşam dengesi
- Kötü fiziksel ve duygusal sağlık
Oysa çalışanların cevabı şöyle:
- Kuruluşun yada yöneticinin kendilerine değer vermediğini hissetmek
- İşe ait hissetmemek
Aradaki uçurumun, liderler ile çalışanlar arasındaki kopukluğun farkında mısınız?
Çalışanlar, ortak bir kimlik duygusuyla kendilerini ait hissettmek ve çalışma arkadaşlarıyla sosyal bağlar kurmak isterken, patronlar bunu tazminatla açıklamaya çalışıyor.
İşin acı ve tehlikeli tarafı, bir çok liderin bu cevapları tam olarak anlayamaması ve çalışanların duygusal eksiklik ve bağlılık ile ilgili taleplerini, ofise dönüşle ve maaş artışıyla çözebileceklerini düşünmeleri.
Oysa işten hemen ayrılmayı düşünmeyen %60’lık çalışanı iş yerine bağlayan şey sadece, yaşadıkları KENTİ/KÖYÜ sevmeleri. Yani şirketle yada yaptıkları işle bir ilgisi yok.
Ayrıca iş yeri ile anlamlı bir bağ kuramamış bir çok çalışanın, kasıtlı olarak uzaktan çalışmayı seçtiği de saptanmış.
Bu noktada hatırlatmak isterim ki, hibrit çalışma koşullarına göre çalışanların her hangi bir yere bağlı olmasına gerek yok. Ve bunu sağlayan bir çok firma, çalışanın hali hazırda aldığı maaşı da rahatlıkla sağlayabiliyor.
Peki işletmeler çalışanlarını kaybetmemek veya gelecekte yeni çalışan bulabilmek için ne yapmalı?
Aşağıdaki yazıda özellikle lider kadrolarının kendilerini değiştirmeleri için, şirketlere bir dizi öneri sunuyor. Küçük yada büyük tüm işletme sahiplerinin ve hatta çalışanların mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum.
‘Great Attrition’ or ‘Great Attraction’? The choice is yours | McKinsey
BULUT
Bulut Kullanmanın Dez Avantajları
Bulut bilişim kullanmanın avantajlarına çoğumuz hakimiz.
Peki ya negatif yanları?
Satıcı kilitlenmesi riskinden veya plansız gidilirse maliyetlerinin çok artacağından bahsetmiyorum. ZD Net aşağıdaki makalesinde bu konuya yer vermiş ve Bulut bilişime yukarıdan bakan oldukça kapsamlı bir yazı hazırlamış.
Yazıya göre bulut bilişimin dez avantajları şu başlıklar altında sıralanıyor:
- Her zaman internet bağlantısı gerekliliği
- Dosyaları kurtarmanın veya indirmenin zorluğu
- Bulut yönetimini izlemenim sonderece karmaşık olması (Zira bu: “Etik (güvenlik, kullanılabilirlik, gizlilik ve mahremiyet) sorunları, yasal ve yargı sorunları, veri kilitlenmesi, standartlaştırılmış servis seviyesi anlaşmalarının (SLA’lar) eksikliği ve özelleştirme teknolojik darboğazlarını içeren birçok bilgi sistemi yönetimi sorununu gündeme getirir” )
- Özellikle paylaşılan ortamlardaki teknoloji açıkları
- Veri kaybı, verihırsızlığı ve veri sızıntısı riskleri
- Hizmet reddi(Denial of Service) saldırıları
Yazıda yukarıdaki başlıklar oldukça net bir biçimde açıklanmış. Ayrıca bu konu haricinde Bulut Bilişimin pozitif yanları ve kavrama ait başka tanımlamalara da yer verilmiş.
Benefits of cloud computing: The pros and cons | ZDNet
AÇIK KAYNAK
IBM’den “KOD Çağrısı”
IBM Dünya genelindeki ihtiyacı olan insanlara yardım edebilmek için, orman yangınlarıyla mücadeleden, çiftçilerin suyu daha verimli kullanabilmesine, itfaiyecilerin sağlığından, beslenmeye hizmet eden Dünya genelindeki bir çok açık kaynak proje için yapabilen herkesi kod yazmaya davet ediyor.
Bu, hem geliştiricilerin becerini arttırmasına, hem yeni iş fırsatlarının kapılarının açılmasına, en önemlisi de küresel sorunlarda taşın altına herkesin elini koymasına imkan veren bir girişim.
Aşağıdaki linkten nasıl katılacağınızı, nasıl proje seçeceğinizi, insanlarla nasıl bir araya geleceğinizi öğrenebilirisiniz.
Call for Code: Open source projects need you | IBM
SİBER GÜVENLİK
Segmentasyon, Microsegmentesyon ve Zero Trust Ne demektir?
Daha önceki yayınlarımızda Zero Trust’un ne olduğundan ve öneminden bahsetmiştik. (Yayınımızın Siber Güvenlik başlığı altına bakınız) Aşağıdaki yazıyı okumadan önce bir göz gezdirmenizi tavsiye ederim.
Çünkü linkteki yazıda anlatılanlar, Zero Trust ile ilgili.
“Mikro-segmentasyon, güvenlik mimarlarının ağları bireysel iş yükü düzeyine kadar birden çok, daha küçük boyutlu bölümlere ayırmasına ve bunları ayrı ayrı güvence altına almak için her bir iş yüküyle çalışmasına olanak tanıyan bir ağ güvenliği tekniğidir. Her bir bireysel segment veya segment grupları, özelleştirilmiş güvenlik politikaları aracılığıyla yönetilir”
“izolasyon ve segmentasyon siber güvenlik için alabileceğiniz en etkili önlemdir.” – Şenol Çolak
Aşağıdaki yazı, Micro segmentasyon konusunu derinlemesine açıklıyor.
Not: Ericom şirketi bu micro-segmentation konusunda ürünleri olan bir firma, bu konuda karar verirken alternatif ürünleri mutlaka inceleyin.
What is Micro-segmentation? Improving Network Security by Reducing the Attack Surface|Ericom
Fidye Yazılım Saldırılarına Nasıl Hazırlanacağını Öğrenin
Gartner, Fidye yazılımı saldırılarına nasıl hazırlanılacağına dair bir rapor yayınladı. Rapor aşağıdaki üç maddenin nasıl hayata geçirileceğini açılıyor.
“Uç nokta ve ağ güvenliğinden sorumlu güvenlik ve risk yönetimi liderleri, fidye yazılımı saldırısının üç aşamasına da odaklanmalıdır:
- Yedekleme, varlık yönetimi ve kullanıcı ayrıcalıklarının kısıtlanmasını içeren bir olay öncesi hazırlık stratejisi oluşturarak, fidye yazılımı saldırılarına hazır olun. Kuruluşun saldırı sonucunda fidye ödemeye ya da ödememeye hazır olup olmayacağını belirleyin.
- Fidye yazılımı saldırılarını belirlemek için davranışsal anormallik tabanlı algılama teknolojilerini dağıtarak, algılama önlemleri uygulayın.
- Personeli eğiterek ve düzenli tatbikatlar planlayarak olay sonrası müdahale prosedürleri oluşturun.”
Daha fazlası için:
How to Prepare for Ransomware Attacks | Gartner
BT
Kapasite Arttırması Gereken WordPress Kullanıcısı Haber Portalları Kubernetes’i Nasıl Kullanmalı?
Türk İnternet, Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü Gazetesi gibi haber portalları, altyapı olarak WordPress’i kullanıyorlar.
Bu siteler, kapasite arttırmaları gerektiğinde mecburen dikine (aynı sunucunun içinde) büyümek zorunda. Ancak bu tür bir büyümenin bir sınırı var.
Öyleyse, bu sınırın aşılması gerektiğinde ne yapılmalı?
Yüksek kapasiteye ihtiyaç duyan bu gibi web siteleri için tek çözüm Kubernetes kullanmak. Aşağıdaki yazı bunun nasıl yapılacağını anlatıyor.
WordPress High Availability on Kubernetes | Medium-Jose Pacheco
İŞ HAYATI
Hibrit Çalışmaya Geçen Şirketler Önlem Almalı
Kanımca Hibrit çalışma konusu, hem Türkiye’de hem de Dünya’da yeterince anlaşılabilmiş değil. Pandeminin etkileri sürüyor ve ne zaman ortadan kalkacağı hala belirsiz.
Her ne kadar tüm Dünya’da, aşılama ve yaz aylarının verdiği rahatlamayla beyaz yakalı çalışanların büyük çoğunluğu ofislerine geri çağrılmış olsa da, görünen o ki önümüzdeki aylarda (Ve belki de yıllarda) uzaktan çalışmaya mecburen geri dönülecek.
Dolayısıyla Hibrit çalışma konusu, öyle yada böyle şirketlerin gündemini işgal eden, çözülmesi gerekli önemli bir problem olarak varlığını sürdürmeye devam edecek.
Ve hala nasıl uygulanacağı belli olmayan ve şartları şirketten şirkete değişen bu sistemin, tüm çalışanları olumsuz etkileyebilecek bir yönü var:
gözden kaçırılmak.
“Anketlere göre, çoğu çalışanın istediği şey esneklik. Ancak, ofise daha fazla gelen kişilerin daha fazla çalışan olarak algılanıp algılanmayacağı ve terfi etme şansının daha yüksek olup olmayacağı konusundaki gerilimler de dahil olmak üzere” hibrit çalışmanın bir takım dezavantajları var.
Şirketler de bu konuda bir takım adımlar atmalılar. Bu yayınımızın başında dediğim gibi, Dünyanın her tarafında rekor sayıda çalışan istifa ediyor. Eğer şirketler düşünceli davranıp çalışanlarını hoş tutmazlarsa, bunun ağır bedelleri olacak.
Aşağıdaki makalede, şirketlerin iş yerinde adaleti sağlamak için aldıkları kararlardan söz ediyor.
Kimisi, toplantıya katılacak olanlardan birisi video konferansla katılım sağlıyorsa, diğerleirinin de video konferansla toplantıya iştirak etmeleri kuralını koyuyor.
Yada bir başka şirket, yöneticilerini 5 günden az ofiste istiyor ki, uzaktan çalışanlar kendilerini baskı altında hissetmesin.
Bir başkası, tamamen uzaktan çalışmayı istiyor ve geleneksel şirket binasından vaz geçerek, en az üç ayda bir ekiplerin bir arada çalışabilmesine olanak sağlayacak “atölye” ler tasarlıyor.
Ağaşıdaki yazıda, ücret, terfi ve iş yükü konularıyla da ilgili bir çok örnek mevcut. Çünkü, gözden uzaktaki çalışan her zaman, daha az çalıştığı var sayılarak, aşırı iş yükü, düşük ücret ve yetersiz terfi riskiyle karşı karşıya.
Uzaktan çalışma konusunun yakın gelecekte, şehirlerdeki ofis seçim kararlarını etkileyebilecek kadar önemli olduğunu düşünen biri olarak, şirketlerin şimdiden bir şeyler planlamasının elzem olduğunu düşünüyorum.
Can Companies Have a Hybrid Workplace—and Keep Things Fair?|WSJ
BAŞKA ŞEYLER
Kendi İşini Kuranlara Bir Başucu Kitabı: Yalın Startup
Bu kitabı, kendi işini kurmak isteyen herkese tartışmasız öneriyorum. Üstelik sadece ben değil, iş çevrelerinden tanıdık tanımadık, tecrübe sahibi herkes öneriyor.
Kuvvetle muhtemel adını duymuş hatta okumuş olabilirsiniz. Ama ben yine de önereceğim. Çünkü Eric Ries, Scrum veya OKR gibi üretim ve yönetim ilkelerini girişimcilik dünyasına uygulayarak, müthiş bir “kendi işini kurma” kitabı yazmış.
Ve bu kitap belki de içimizden bazıları için ilham verici olabilir. Okuduysanız bile tekrar elinize alın, okumadıysanız ve kafanızda iş fikirleri varsa lütfen bu kitaptan başlayın.
Uzunca bir süre Türkçe baskısı yoktu fakat artık var. İlham verici, güzel bir okuma olmasını diliyorum.
Yalın Startup| Amazon
Bu haftalık bu kadar.
Bize iletmek istediğiniz fikir ve yorumlarınız varsa duymayı çok isteriz. Bunun için, bu maili cevaplayarak bize yazabilirsiniz.
Telegram’daki iletişim platformumuza gelmeyi unutmayın. Ve eğer yayınımız hoşunuza gittiyse, bu bülteni lütfen arkadaşlarınıza da önerin.
Çünkü tarafsız yorum, herkesin hakkı.
Görüşmek üzere
Şenol Çolak