AKF

Her Şirket Bir Yazılım Şirketi Olabilir

Merhaba, Açık Kaynak Fikirler bülteninin bu haftaki sayısına hoş geldiniz.

Bir şirketin rekabet üstünlüğü artık, hangi sektörde olursa olsun, benzersiz bilgi birikimini sergilemek için geliştirilen kod tarafından giderek daha fazla tanımlanıyor.

Bu nedenle, kurumsal liderlerle yaptığım görüşmelerde 

“Her şirketin bir yazılım şirketi gibi davranması gerekir”

ifadesi, öne çıkmaya devam ediyor. 

Peki bu ifade pratikte ne anlama geliyor? 

Bu hafta yayınladığımız Tüm Şirketler Kendi Yazılımını Üretebilir isimli makalemizde, bu sorunun cevabından ve bir şirketin kendi yazılımını üretebilmesi için sahip olması gereken özelliklere dair 5 maddelik bir çerçeveden bahsediyoruz.

Maddelerin ilki, bir şirketin temel stratejik yazılımını kendi bünyesinde geliştirip geliştirmediğidir. Bu, küresel bazda Startup’lar da dahil olmak üzere, artan sayıda işletme için önemli bir hedef.

Çerçevenin ikinci maddesi, bir şirketin daha monolitik yazılımlardan ziyade modüler yazılım mimarilerini benimseyip benimsemediğidir.

Zira kendi yazılımını üretmek isteyen şirketlerin modüler mimarilere yakın olması oldukça önemli.

Yukarıdaki ilk madde aslında, üçüncü maddeyi tamamlamak için oldukça önemli: yeni özellik ve ürünleri hızla yineleme yeteneği. 

Dördüncü madde: hızlı ölçeklendirme becerisi. Birçok şirket için bulut bilişim, yeni özellikler ve ürün yineleme yeteneğinin ve bu konudaki çalışmaların inanılmaz derecede hızlı bir şekilde ölçeklendirmesi için anahtar konumda. 

Son olarak, ama kesinlikle en önemlisi: hata toleransı. Yani yazılım projelerinde BT’nin geleneksel olarak yaptığından daha fazla başlangıç hatasını kabul etmek.

Bu, birçok teknoloji lideri için içselleştirmesi zor bir şey, ancak bu defaya mahsus olmak üzere  “yukarı doğru başarısız olma” ifadesi aslında daha iyi bir şeylere işaret edebilir.

Bu hafta hazırladığımız bir diğer makale ise, şirketlerin açık kaynak stratejilerinin nasıl olması gerektiği üzerine.

Bildiğiniz gibi birçok işletme, yazılımlarını açık kaynağa taşıyor veya açık kaynaklı olarak oluşturuyor.

Çünkü aksi durumda müşteriler, bu yazılımları tescilli, kapalı ve dolayısıyla lock-in olmaya müsait olarak görüyor. 

Bu sebeple kuruluşlar, çözümlerinin temeli olarak açık kaynak teknolojilerinden yararlandıklarında, müşterilerinin ticari markalı teknoloji hakkındaki endişelerini gidermiş ve çözümün satın alımını hızlandırmış oluyorlar. 

Ancak bir şirkette açık kaynak stratejisi oluşturmak için gerekli genel kurumsal desteği almak bazen oldukça zorlayıcı olabiliyor.

Açık kaynak stratejisinin kuruluşunuza nasıl yardımcı olabileceğini öğrenmek ve ihtiyacınız olan desteği almak için makalemizi mutlaka okuyun. 

İki Yeni Makale

Tüm Şirketler Kendi Yazılımlarını Üretebilir

 

“Bildiğiniz gibi çeyrek asırdan fazladır BT sektörü içindeyim. Son yedi yıldır da Avrupa’da çalışıyorum.

Ve diyebilirim ki, özellikle Avrupa ve ABD kökenli şirketlerde yönetici pozisyonunda olan bir çok meslektaşımla bir konuda tamamen aynı görüşteyim:

Kurumların kendi yazılımlarını üretmeleri, onlara büyük avantajlar sağlar.”

Tüm Şirketler Kendi Yazılımlarını Üretebilir | Açık Kaynak Fikirler

Şirketler İçin Açık Kaynak Stratejileri Nasıl Olmalıdır?

“2010 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre Fortune 500’de yer alan kuruluşların% 50’sinden fazlası, kritik öneme sahip ve müşteriye yönelik iş yüklerini desteklemek için açık kaynak kullanıyor.

Şu anda 2021 yılındayız. Geride bıraktığımız 11 yılda, sadece Fortune 500 listesine girebilmiş şirketlerin değil, küresel bazda  irili ufaklı çok daha fazla şirketin açık kaynak startejisi belirlediğini tahmin etmek güç değil.”

Şirketler İçin açık Kaynak Stratejileri Nasıl Olmalıdır? | Açık Kaynak Fikirler

Gündem Ve Yorum: Hibrit Çalışma Birçok Sorunu Gündeme Getirecek

Pandeminin en kalıcı etkilerinden birisi de uzaktan çalışmanın kalıcı hale gelmesi.

Ancak atlanmaması gereken şey, bunun pandemi sırasında aceleyle kotarılan, doğaçlama bir çalışma biçimi olmadığı.

Yapılan anketler, çoğu çalışanın, en azından zamanının bir kısmında, uzaktan çalışmaya devam etmek için istekli olduğunu gösteriyor.

Fakat bu melez düzenlemeler, patronların, hem bireysel programlar hem de bir bütün olarak organizasyon için, yeni bir vizyon düşünmelerini gerektirecek gibi duruyor.

Artık, masaları birkaç metre ötede duran ofis çalışanlarını yönettikleri gibi, gerçek manada uzaktaki çalışanlarını yönetemeyecekler.

Veya çalışanların ofiste geçirdikleri günleri “gerçek” iş günleri olarak ele alıp, evde geçirdikleri zamanı bir çeşit izinmiş gibi değerlendiremeyecekler.

Peki ama her ortama uygun, ofis ve ev günlerinin kullanıldığı bir işyeri nasıl yönetilebilir?

Bu konudaki ilk zorlukları Büyük ABD şirketleri yaşamaya başladı bile. Aşılama çalışmalarını gayet başarılı götürmeleri sebebiyle bazı işverenler, beyaz yakalı çalışanları ofislerine geri çağırmaya başladılar.

Ancak  bazı günler evden çalşmalarına izin vermeyi planlarken, bir çoğu engellerle karşılaşıyor. 

Üst düzey yöneticiler, yönetim kurulu başkanları ve diğerleri, şirket çalışanlarının

  • Hangi yeni yönetim programlarını takip etmeleri gerektiğini,
  • İnsanların oturma planları yeniden tasarlanmış ofislerde nerede oturmaları gerektiğini 
  • Çalışanların kendilerini plansız ofis toplantılarından veya fikir alışverişlerinden mahrum hissetmelerinin önüne nasıl geçeceklerini
  • Çalışanların katılamadıkları yüzyüze toplantılardan doğan dez avantajları en iyi nasıl engelleyecekleri

ile boğuşuyor.

Üstelik her şirket de çalışanlarına istedikleri günlerde uzaktan, istedikleri günlerde ise ofisten çalışabilecek kadar özgürlük tanımak niyetinde de değil.

Söz gelimi bazı şirketler, çalışanlarının Pazartesi ve Cuma günleri evde kalmasını ve hafta ortasında ofiste çalışmasını isteyebiliyor. 

Mesela okuduğum bir haberde, yazılım şirketi Twilio Inc. de dahil olmak üzere diğer işverenler, yeni çalışma çağının ekipler arasında karmaşaya yol açabileceğini ve personelin tercih ettikleri çalışma tarzlarını benimseyen patronlara yöneleceğini tahmin ediyor.

Açıkça görülüyor ki,  hibrit çalışma beklentileri, kuralları ve izinleri yeniden tanımlayacak. Çalışanlarının ne zaman evde çalışması gerektiğini veya ne zaman yeniden ofise gelecekleri yeniden düşünülecek.

Şimdiye kadar hep yöneticiler açısından konuya yaklaştık.

İşin bir diğer boyutu da bu yeni çalışma tarzının, bir yıl önce ev yaşamına uyum sağlamak zorunda kalan çalışanlar  için de başka bir geçiş olacağı. Bunun beraberinde getireceği psikolojik zorluklar da olacaktır.

Mesela bir sene önceye kadar bir toplantı yapılacaksa, şirket içinde kimlerin katılması isteniyorsa o toplantıya katılırdı.

Ancak yeni sistemde şu sorulara cevap vermek için bir takım algoritmalar kullanılmak zorunda kalınabilir: Kim ne zaman müsait? Kim evde kim ofiste? Toplantı ne zaman olmalı? 

Bu ikilemler büyük sürtüşmeler doğuracaktır. Ayrıca, diyelim ki bir ekip ofiste yüz yüze bir araya geldi, ancak bazıları uygun değildi. Bu potansiyel olarak, orada olmayanlar için bir takım dezavantajlar oluşturabilir.

Kişisel kanaatim, şirketlerin çalışanlarını motive edebilmek ve en yüksek verimi alabilmeleri için, şimdiye kadarki yönetim modellerini yeniden gözden geçirerek, uzaktan veya hibrit çalışmaya en uygun yöntemleri belirlemeleri gerekiyor.

Son 6 senedir oldukça sık bir şekilde hibrit çalışma modeli ile çalışan işletmelerde bulundum. Hibrit çalışma modeli uygulayan şirketlerde, çalışana güven ve kurum kültürünün, verimlilikte belirleyici olduğunu söyleyebilirim.

Bu anlamda, kurum içindeki güveni ve kaynaşmayı arttıracak yöntemler kullanmak çok önemli. Scrum ve OKR Çerçevesinin bu ihtiyaçlara cevap verebileceğini düşünüyorum.

The Next Great Disruption Is Hybrid Work—Are We Ready?| Microsoft

Intel Çip Krizinin Çözümü İçin Sahneye Çıkıyor

Intel Salı günü , kendi çip üretme ve dış kaynak kullanma yeteneklerini artırmaya dayalı 20 milyar dolarlık bir yatırım planı duyurdu . 

Oysa çok yakın bir zamana kadar Intel, yeni nesil çipleri üretme konusunda oldukça tökezlemişti. Bu durum, iş çevrelerince şirketin çip üretimini tamamen bırakacağının düşünülmesine yol açtı . 

Ancak, görüldüğü üzere işler pek de tahmin edildiği gibi gerçekleşmedi. Tabiri caizse, içinde bulunduğumuz çip krizi kartları yeniden dağıttı ve dünyadaki devasa arz Intel’in iştahını kabarttı. 

Sonuç olarak Intel, Arizona’daki mevcut tesislerinde iki yeni çip fabrikası kurmayı planlıyor ve üretime 2024 yılında başlayacak. Yapacağı iş ise alışılmışın tersine diğer şirketler tarafından tasarlanan çipleri üretmek olacak.

Intel, ABD ve Avrupa’daki çip üretim faaliyetlerini Intel Foundry Services adlı bağımsız bir bölümde birleştirecek. IFS, Intel tarafından tasarlanmış ve diğer mimarileri kullanan çipler üretecek.

CEO Pat Gelsinger, Intel, Taiwan Semiconductor Manufacturing Co. ve Samsung Electronics Co. dahil olmak üzere diğer şirketlerden çiplerin bileşenlerini yapmalarını isteyeceğini ve şirketin bazı durumlarda merkezi işlemcilerin temel bileşenlerini dış kaynak olarak kullanacağını söyledi.

Intel CEO Presses Turnaround Effort With $20 Billion Investment Plan | WSJ

Eski Tableau CEO’su AWS’nin Yeni CEO’su Olacak

Adam Selipsky, 2005 yılında Amazon Web Services için işe alınan ilk başkan yardımcılarından biri ve bulut bilişim biriminin kurulmasına yardımcı olan kilit bir yöneticiydi . 

2016 yılında veri analizi platformu Tableau Software Inc.’in CEO’su olmak için Amazon.com Inc.’den ayrıldı . Daha sonra bu şirketi Salesforce.com Inc. 15 milyar dolardan fazla bir bedelle satın aldı.

AWS’nin şu anki CEO’su Andy Jassy, bu yıl Jeff Bezos’un yerini aldığı için, yılın üçüncü çeyreğinde AWS CEO’su olacak.

Esasen Adam Selipsky, diğer şirketlerde CEO olmak için Amazon’dan ayrılan bir dizi yöneticiden biri.

Bazılarının görüşüne göre O ve diğerlerinin Jeff Bezos’un “müjdesi” olarak adlandırdığı şeyleri kurumsal dünyaya yaymaktan sorumlu. 

Oldukça tuhaf ve tekinsiz geliyor öyle değil mi? 

Adam Selipsky, Tableau’yu abonelik lisanslama modeline geçirerek şirketin büyümesine yardımcı olmuştu. Şirket, Salesforce tarafından satın alındığında hizmetlerini kullanan 86.000’den fazla organizasyona sahipti.

Amazon Has Become America’s CEO Factory | WSJ 

Amazon names former exec Adam Selipsky as the new head of AWS| The Verge

Teknolojide öne Çıkan

DNS sunucusu için çok iyi bir çözüm: PowerDNS + PowerDNS-Admin

PowerDNS, C ++ ile yazılmış ve GPL altında lisanslanmış bir DNS sunucusudur . Linux ve Unix türevi platformlarda çalışır. PowerDNS, basit BIND stili bölge dosyalarından ilişkisel veritabanlarına ve yük dengeleme(LB) / yük devretme(HA) algoritmalarına kadar çok sayıda farklı çözümü destekler. 

Alan adı dosyalarını depolamak için MySQL, MariaDB, PostgreSQL ve Oracle kullanır ve veri tabanınızı replike ettiğiniz ölçüde dağıtık ve güvenilir bir DNS yapısına sahip olursunuz.

PowerDNS Admin, PowerDNS’yi yönetmek için kullanılan web tabanlı bir araçtır. Web tarayıcısını kullanarak DNS bölgeleri oluşturabilir ve yönetebilirsiniz. Zengin özelliklere sahiptir. Bunlardan bazıları aşağıda listelenmiştir:

  • IPv4 ve IPv6 Desteği
  • Yararlı bilgileri gösteren durum sayfası(Dashboard)
  • Ters PTR kayıtlarını otomatik oluştur / güncelle
  • Toplu alan oluşturma desteği
  • Etki alanı şablonları desteği
  • DNSSec Desteği
  • Yerel DB, SAML, LDAP, Active Directory kullanıcı kimlik doğrulaması desteği

Kurulum linkine buradan erişebilirsiniz.

Başka Şeyler

Dizi: Debris


X-Files sever misiniz?
Eğer seviyorsanız bu diziyi de seveceksiniz. Dizide, “iki farklı kıtadan iki ajanın ve iki farklı zihniyetin, yok edilmiş bir uzay gemisinden gelen enkazın insanlık üzerindeki gizemli etkilerini ve olayları araştırması işleniyor.” 
Bol bol klişe kullanılmış bir B sınıfı bilim-kurgu dizisi sizi bekliyor olsa da, sırf bilim-kurgu olduğu için ve arada sırada ilginç görsel efektleri sebebiyle izlenebilir.
Debris – imdb

 

Bu haftalık bu kadar. Bize iletmek istediğiniz fikir ve yorumlarınız varsa duymayı çok isteriz. Bunun için, bu maili cevaplayarak bize yazabilirsiniz.

Telegram’daki iletişim platformumuza gelmeyi unutmayın. Ve eğer yayınımız hoşunuza gittiyse, bu bülteni lütfen arkadaşlarınıza da önerin.

Çünkü tarafsız yorum, herkesin hakkı.

Görüşmek üzere

Şenol

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir