Neden Açık Kaynak? Sürdürülebilir Sistemler
Gartner, dünya liderleri için bir rapor hazırladı ve 2019 yılı ile 2020 yılının ilk yarısı için, hükümetlerin en stratejik iş ve teknoloji eğilimlerini etkileyecek 5 makro trendi açıkladı. Bunlar,
- sosyal istikrarsızlık
- sürekli kemer sıkma
- sürdürülebilir sistemler
- Popülizmin yükselmesi
- Nüfus artışı
Raporda bu trendleri herhangi bir önem sırasına göre dizmekten kaçınıldığının altı çizilmiş ve etki alanının coğrafyaya, demografiye, kültüre ve bunların kendi katmanlarına göre değişebileceği ifade edilmiş olsa da raporu okuduğumda “sürdürülebilir sistemler”in Gartner’ın raporunda merkezde ve herşeyi etkileyen bir yerde konumlanması aslında biraz dikkat çekici bulmuştum.
Bundan iki yıl sonra, 2020 Dünya Ekonomik Forumu Davos’ta “Uyumlu ve Sürdürülebilir bir Dünyada Paydaşlar” temasıyla toplandı ve manifestosu şöyle:
“Bir şirketin amacı, tüm paydaşlarını ortak ve sürdürülebilir değer yaratmaya dahil etmektir. Böyle bir değer yaratırken, bir şirket sadece hissedarlarına değil, tüm paydaşlarına da (çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, yerel topluluklar ve genel olarak topluma) hizmet eder. Tüm paydaşların farklı çıkarlarını anlamanın ve uyumlu hale getirmenin en iyi yolu, bir şirketin uzun vadeli refahını güçlendiren politikalara ve kararlara ortak bir bağlılıktır.”.
“Hissedarlar Kapitalizmi” yerine “Paydaşlar Kapitalizmi”
Manifesto’da “Yarının İdeal Şirketi” için, tüm paydaşların farklı çıkarlarına göre çözümler üretmek, sürdürülebilir başarının yol haritası olarak sunuluyor. Örneğin,
- Müşteriler için, dijital ekosistemi sürekli güvenilir ve güvenli tutmak
- Çalışanlarının mevcut beceri ve yeteneklerinin geliştirilmesi ve yeni beceriler kazandırılması ile hızla değişen Dünya’ya uyum sağlamalarının sağlanması ve istihdam edilebilirliklerini sürdürmek.
- Toplum için, Biyosferi korumak ve döngüsel, paylaşılan ve yenilenen bir ekonomiyi savunmak. İnsanların refahını artırmak için bilgi, yenilik ve teknolojinin sınırlarını sürekli genişletmek.
- Hissedarları için, sürdürülebilir hissedar getirilerinin peşinde, kısa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli değer yaratmak.
Elbette bundan daha fazlası var. Ama, Dünya’nın önde gelen iş insanlarının, birkaç yıldır konuştuğu konulardaki, Sürdürülebilirlik ve Paydaşlık vurgusuna dikkatinizi çekmek istiyorum.
İş dünyası, bir şirketin tek amacını maksimum kar elde etmek olarak gören hissedarlar kapitalizmi (shareholder capitalism) zihniyetinin yerine, “Paydaşların kapitalizmi”ni (stakeholder capitalism) öneriyor. Yani artık sadece hissedarlar değil, aynı zamanda çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve halk da kollanacak.
Peki Nedir Bu Sürdürülebilirlik?
Sürdürülebilirliğin kelime anlamı, daimi olarak var olabilmek… Son zamanlara kadar da, genel olarak biyosferi korumakla ilişkilendiriliyordu. Ancak kavramın anlamı, sadece çevresel etkenlerle sınırlı değil.
Esasen “Sürdürülebilirlik” kavramının günümüzdeki tam tanımını yapmak oldukça zor. Ancak kısaca aktarmak gerekirse, potansiyellerin, hem günümüzde kullanılabilmesi, hem de sürekli olarak geleceğe aktarılabilmesi olarak tanımlanabilir.
Konumuza geri dönecek olursak,artık paydaşlar, (çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler, yerel topluluklar ve genel olarak toplum) günümüzdeki her türlü çözümün ve sistemin bir parçası halindeler. Çözüm ve hizmetlerin sürekli fayda sağlayan bir döngü içerisinde gelişmesi gerekiyor.
Dolayısıyla, iş çevrelerinde bahsedilen sürdürülebilirliğe ulaşabilmek için, kurulu tüm sistemlerin diğer paydaşlar ile uyumlu olması gerekiyor. Çünkü paydaşlara katkı sağlamayan ve paydaşları negatif yönde etileyen tüm parametrelerin denklem dışına çıkacağı öngörülüyor.
Bilgi Teknolojileri İçin Sürdürülebilirlik
Yazılımlar için sürdürülebilirlik (ya da idame edilebilirlik (Maintainability)), yazılımın ne kadar kolay gelişebildiği ve yeni eklenen özelliklerin yazılıma ne kadar az zarar verdiği ile ilgilidir. Yazılımlar için sürdürülebilirlik daha çok idame edilebilirlik açısından önem arz eder.
Son günlerde çok sık duymaya başladığımız DevSecOps (Development Security Operations) kavramı da, son beş yılda hayatımıza girmiş olan Serverless/Microservice mimariler ile birlikte ortaya çıkmış olan DevOps metodolojisinin Sürdürülebilirlik için yeterli olmamasından ortaya çıkmıştır.
Çünkü yazılımların geliştirilmesi ve DevOps kültürü içerisinde yayınlanmaları sırasında ortaya çıkan güvenlik açıkları,(diagramda görüldüğü gibi) fark edildikleri yere göre maliyet açısından farklı sonuçlar üretir.
Mesela, daha henüz geliştirme aşamasındayken, unutulmuş bir kredi kartı doğrulama bildirimi, günümüzde canlı sistem üzerinde fark edildiğinde, size dakikalar içerisinde milyonlar kaybettirebilir.
DevOps terimi önümüzdeki yıllarda artık daha az duymaya başlayacağız. Tüm DevOps kültürü olan şirketler DevSecOps kültürüne geçeceklerdir çünkü sürdürülebilir sistemler için bu şarttır.
Açık Kaynak ve Sürdürülebilirlik
Açık kaynak konusunun paydaşları, aynı zamanda hem ürünü geliştirenler, hem de ürünün müşterileri konumundalar. Açık kaynak yazılımlar her geçen gün dünyada daha fazla kullanılıyor. Tercih edilmesinin ana sebeplerinden biri de sürdürülebilir olması.
Bunun en güzel örneği de Linux… Linux paydaşları, eski zamanda “Hacker Çocuklar”, “3-5 Bilgisayar Kurdu” diye anılırken, bugün, bildiğimiz tüm büyük IT şirketleri Linux Foundation çatısı altında toplanmış durumdalar.
Sürdürülebilirlik, özellikle milyon satırlık işletim sistemleri ve etkileşimli arayüzler geliştirirken çok önemlidir. Sistem üzerine eklediğiniz her yenilik, bir uyumsuzluk ve güvenlik riskini beraberinde taşır. Apple firması 2006 yılına kadar tek bir işletim sistemi (Darwin) ve tek bir arayüz platformu geliştirmekteydi(Cocoa). Cep telefonu için de aynı platformu tercih ettiler. MacOS, IOS ve IPadOS aslında aynı platformun değişik cihazlar için derlenmiş sürümeridir.
Herkes Apps Store’un ve uygulamaların akıllı telefon pazarında devrim yaratmasından söz eder, fakat daha büyük devrim Masaüstü bir platformu mobil cihazlar için tercih etmektir. Bu sayede çıkarttıkları tüm güvenlik güncellemeleri ve yazılım geliştirmelerini aynı ekosistem içersinde tutabilmişlerdir.
Ayı şeyi Microsoft yapamamıştır. Tercihleri (WindowsCE ve WindowsMobile) farklı monolit sistemler geliştirmek olmuştur. Bu yüzden artık, Microsoft bir işletim sistemi firması olarak anılmamaktadır.
MacOS Yazılımı 1990’lı yıllarda Next tarafından geliştirilmiştir. Apple, cesur ve devrimsel tercihleri sayesinde sürdürülebilir bir altyapı inşa edebilmiştir. (Darwin, FreeBSD türevi açık kaynak bir platformdur)
Bu bağlamda Linux işletim sistemine bakacak olursanız ne kadar farklı yerde kullanıldığını daha iyi anlayabilirsiniz. 10 milyardan fazla Linux kullanan cihaz var.
Açık kaynak olan diğer yazılımlara bir bakın, Apache, Mysql, KVM, nginx, Kubernetes… ve Linux. Bu yazılımlar çevrelerindeki paydaşları ile sürdürülebilir çözümler sunuyorlar.
Açık kaynak olmayan yazılımlar, zaman içersinde güvenilirliğini ve sürdürülebilirliğini yitireceklerdir. Bu öngörü, bazı Dünya devlerini de etkilemiş olmalı ki, SAP, Oracle ve Microsoft şimdiden açık kaynak kodla çalışmaya başladı ve kendilerini artık Cloud şirketi olarak lanse ediyorlar.
Kaynaklar:
IBM System Science Institute
https://www.weforum.org
https://www.gartner.com
https://www.forbes.com
https://github.com/apple/darwin-xnu