AKF

Psikolojik Terapi İhtiyacınız Gerçek mi, Yoksa Moda mı? Gereksiz Terapi Olumsuz Sonuçlar Doğuruyor.

Popüler kültürde zihinsel sağlık konusundaki tartışma, özellikle terapi ve zihinsel sağlık farkındalığının artmasıyla önemli bir dönüşüm geçiriyor.

Bu değişim, terapiyi daha erişilebilir ve kabul edilebilir hale getirirken, beraberinde bazı beklenmedik sonuçları da getiriyor. The Atlantic’de yakın zamanda yayınlanan bir makale, bu değişiklikleri ele alarak hem olumlu gelişmeleri hem de ortaya çıkan endişeleri vurguluyor.

Toplumsal Tutumlardaki Değişim

En dikkat çekici değişikliklerden biri, terapinin evrensel bir deneyim olarak giderek daha fazla kabul görmesi. 

Tarihsel olarak damgalanan zihinsel sağlık sorunları, şimdi kamu söyleminin ön saflarına taşınıyor ve daha açık ve kabul edici bir toplum ortaya çıkıyor. 

Bu damgalamanın ortadan kalkması büyük ölçüde yararlı. Çünkü bireyleri yargılanma korkusu olmadan yardım aramaya teşvik ediyor. Ancak, bu yaygın kabul, dikkat gerektiren beklenmedik sonuçlara da yol açıyor.

Rutin Terapi Üzerine Tartışma

Oxford Üniversitesi’nden Dr. Lucy Foulkes önemli bir soruyu gündeme getiriyor:

 Terapi rutin bir önleyici önlem mi olmalı yoksa gerçekten ihtiyacı olanlar için hedeflenmiş bir müdahale mi kalmalı? 

Bu soru, zihinsel sağlığa yönelik mevcut yaklaşımda kritik bir gerilimi vurguluyor. 

Bir yandan, zihinsel sağlık desteğini günlük rutinlere entegre etmek yardım aramayı normalleştirebilir ve erken müdahale sağlayabilir. Öte yandan, özellikle sadece tipik gelişimsel sıkıntı yaşayan insanlar arasında normal duygusal deneyimleri aşırı patolojize etme riskini ortaya çıkartabilir. 

Aşırı Patolojize Etme Riski

Zihinsel sağlık adına farkındalık söylemleri, kampanyalar vs. bazen hafif sıkıntıları zihinsel bir bozukluk olarak etiketleyebiliyor. Bu aşırı patolojize etme, birkaç soruna yol açabiliyor. 

Örneğin, aslında küçük zorlukları bağımsız olarak aşmayı öğrenebilecek bireyler kendilerini bir bozukluğa sahip olarak görmeye başlayabiliyor. Bu sadece onların dayanıklılığını zayıflatmakla kalmaıyor, aynı zamanda en çok ihtiyaç duyanların yardıma ulaşmasının önünü de kesebiliyor. 

Yani gerçekten terapiye ihtiyaç duyan birinin bir türlü uygun terapist/psikolog/Psikiyatrist randevusu alamamasına neden olabiliyor. 

Zorluk, farkındalığı artırmak ve uygun desteği sağlamak arasında bir denge kurmakta yatıyor.  Anahtar, ciddi durumlara odaklanmayı sulandırmadan bireysel ihtiyaçlara hitap eden stratejiler geliştirmek olarak tanımlanabilir.

Sosyal Medya ve Popüler Kültürün Etkisi

Zihinsel sağlık sorunlarının evrimleşen dili ve çerçevelenmesi, büyük ölçüde sosyal medya ve popüler kültür tarafından şekillendiriliyor ve bireylerin kendi zihinsel sağlıklarını nasıl algıladıklarını ve buna nasıl tepki verdiklerini önemli ölçüde etkiliyor. 

Bu trend, özellikle daha etkilenebilir ve dış etkilere daha duyarlı olan genç nüfus arasında yanlış yorumlama ve gereksiz patolojize etme riskini artırıyor. 

Hepimiz, iş yoğunluğuna rağmen bir kaç organizasyona da katılmayı başaran ve etrafına  hiperaktif olduğunu böbürlenerek  ilan eden o tipi tanıyoruz değil mi? 

Ya da günümüz şartlarında biraz karamsarlığa kapılıp içine kapanmış birindeki değişikliği, bipolar olmakla etiketleyen kişilerle mutlaka karşılaşmışızdır.

Elbette hiperaktivite veya bipolar teşhisi koyulmuş bir kişinin ciddi bir tedaviye ihtiyacı vardır. Fakat yanlış söylem arttıkça sanki bir tür soğuk algınlığıymış ve herkesin kolayca içine girebileceği biraz dinlenince geçecek bir durum olarak algılanması olasılığı artar. 

Ne yazık ki zihinsel sağlık terminolojisi daha yaygın hale geldikçe, ciddi durumları önemsizleştirme riski artıyor ve bu da manzarayı daha da karmaşık hale getiriyor.

İnce Ayarlı Bir Yaklaşım

The Atlantic’in makalesi, zihinsel sağlık söylemi ve müdahalelerine ince ayarlı bir yaklaşımın gerekliliğini vurguluyor. Mevcut zihinsel sağlık yaklaşımlarının uzun vadeli etkilerinin sürekli değerlendirilmesini ve potansiyel beklenmedik sonuçlara karşı dikkatli olunmasını savunuyor. Elbette, ciddi durumlar için desteğin zayıflatılmamasını ve normal gelişimsel sıkıntının bir bozukluk olarak yanlış etiketlenmemesini de vurguluyor .

Zihinsel sağlık farkındalığı etrafındaki gelişen tartışma, bu sorunların karmaşık doğasını yansıtır. 

Zihinsel sağlığın damgalanmasının ortadan kalkması olumlu bir gelişme olsa da, farkındalık ve aşırı patolojize etme arasında ince bir çizgide gezinmek önemlidir. 

Bireysel ihtiyaçları ve daha geniş toplumsal sonuçları etkili bir şekilde ele almak için dikkatli, bireyselleştirilmiş bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu alanda ilerlemeye devam ederken, potansiyel beklenmedik sonuçlara karşı dikkatli olmak ve dengeli, bilgilendirilmiş bir yaklaşım için çaba göstermek hayati önem taşır