Bulutun Gerçek Maliyeti

Günümüzde hemen hemen her şirket, sağladığı avantajlar sebebiyle bulut altyapısı kullanmayı tercih ediyor. Ancak, bir bulut platformu kullanmanın gerçekte şirketlere ne kadara mal olduğu yeni hesaplanmaya başlandı ve görünen o ki çoğu şirket zarar ediyor!

Bulutun gerçek maliyetinin yeni hesaplanabiliyor olmasının sebebi: çok yeni bir teknoloji olduğundan şirketlerin ekonomilerine yaptığı etkinin henüz daha yeni yeni net olarak görülebilmesi.

Bunun için geçmesi gereke bir zamana ihtiyaç vardı ve sonunda yapılan yeni analizler, bulutun özellikle şirketlerin büyümesi yavaşladığında vaadini yerine getiremediğini ortaya koyuyor.

Bu makale, son birkaç haftadır teknoloji ve iş çevrelerince çok konuşulan Andreessen Horowitz isimli yatırım danışmanlığı firmasının ortaya koyduğu -fikrimizce-çok önemli bir araştırmanın sonuçlarına dayanılarak yazılmıştır.

Bulut kullanımıyla ilgili tam bir görünüm sunabilmek adına aşağıdaki konulara değinilmiştir.

Makalenin içinde bulacağınız ana başlıklar

Giriş

Bulut, teknoloji dünyasında yaşanan devrim niteliğindeki gelişmelerden biridir. Küresel bazda bakıldığında bu teknolojiye talep o kadar yüksek ki, yıllık genel bulut harcamaları 100 milyarlarca doları aşıyor ve bu her geçen gün büyümeye devam ediyor.

Bunun sebebi, bulutun işletmelere hemen kullanılmaya hazır, pratik ve ekonomik bir alt yapı sunması ve dolayısıyla inovasyona odaklanması için zemin hazırlaması.

Ancak,

Ortaya çıkan yeni analizler, bulutun sağladığı avantajların aslında sadece şirketlerin yeni kurulma aşamasındayken geçerli olduğuna; şirket büyüdükçe bulutun faydalarından ziyade, buluttan zarar etme olasılığının (ticari marjlar) daha yüksek hale gelebileceğine işaret ediyor.

Ne yazık ki çoğu şirket, bunun(şanslıysa) farkına çok geç varıyor.

Çünkü yıllar süren büyüme süreci boyunca, sürekli yeni özelliklere ve geliştirmelere odaklanıldığı için altyapı optimizasyonu ihmal edilip buluta bağımlı hale geliniyor ve bir noktadan sonra durumun tersine çevrilmesi oldukça zor bir hal alıyor.

Bulutun Gittikçe Artan Maliyeti

Bunu açıklayabilmek için bir örnekle başlayalım:

Dropbox, halka arzından iki yıl önce (2017) çoğunluğu genel bulutta olan iş yüklerini, buluttan geri aldığı bir alt yapı optimizasyonu revizyonu başlattı. Bu sayede şirket toplam 75 milyon Dolar tasarruf etti.

Dropbox’ un ve diğer bazı başka şirketlerin o dönemde gerçekleştirdiği “Buluttan tersine göç” veya hibrit yaklaşımı benimseme davranışının temelinde, bulutun maliyetinin toplam gelir maliyetini veya satılan malların maliyetini önemli ölçüde arttırdığının farkına varılması bulunmaktadır.

Ancak Dropbox gibi erken uyanan şirketler rakamlarla örnek olmasına rağmen çoğu işletme -piyasanın çıkardığı Bulut Mükemmeldir gürültüsünün de etkisiyle- iş yüklerini buluttan taşımayı göze alamıyor.

Ta ki, buluta olan bağımlılıklarını arttırarak büyümeye devam edip, yeterli büyüklüğe ulaştıklarında piyasa değerinin hesaplanması gereken zamana kadar… İşte o zaman fikirler değişmeye başlıyor.

Çünkü, genellikle şirketin büyüme hızı yavaşlamış oluyor ve kısa vadedeki verimlilik, piyasa değeri için giderek daha önemli bir parametre haline geliyor. 

Bu hassasiyet içinde, bulut kullanımının yüksek maliyetinin, düşük kar marjlarına neden olarak piyasa değerini negatif etkilediği görülüyor.

Andreessen Horowitz, bulutun şirketlerin piyasa değerini ne kadar baskıladığının ortaya koymak için yaptığı araştırmada, şu anda bulut altyapısını kullanan halka açık en iyi 50 yazılım şirketini incelemiş.

Ve ortaya koydukları sonuç oldukça çarpıcı: 

Şirketlerin altyapılarını kendilerinin çalıştırmasına kıyasla, bulut kullanım maliyetlerinin (marjların düşmesine sebep olduğu için)şirketlerin piyasa değerini 100 milyar Dolar eksilttiği bulunmuş. 

Ayrıca, yaptıkları analizi sadece yazılım şirketleri popülasyonundan çıkarıp, daha geniş ölçekli halka açık şirketler tabanına genişlettiklerinde, bu etkinin 500 milyar Dolardan fazla olduğu tahmin edilmiş.

Bu sonuç, büyümekte olan şirketlerin alt yapıyı yönetme konusunda karar verirken önemli bir bakış açısı sağlama açısından oldukça önemli.

Zira, alışılagelmiş söylemin dışına çıkıp, sistem tasarımı ve uygulaması, yeniden mimari, üçüncü taraf bulut verimliliği çözümleri veya iş yüklerini özel amaçlı donanıma taşımayı içeren bulut optimizasyonu yoluyla, şirketlerin ne kadar piyasa değeri kazanılabileceğinin altını çiziyor.

İş Yüklerini Buluttan Geriye Taşımanın (Tersine Göçün) Sağladığı Ekonomik Fayda

Yukarıda, Dropbox’ un ettiği kardan kısaca bahsettik. 

Şirket, iş yüklerini genel buluttan, kendileri tarafından kiralanan ve işletilen tesislerinde, özel olarak oluşturulmuş ve elbette daha düşük maliyetli altyapıya kaydırarak 75 milyon Dolar kar etti.

Ayrıca geçirdikleri bu altyapı optimizasyonu döneminde, şirketin brüt kar marjlarının (2015’ten 2017’ye) %33’ten %67’ye yükseldiği belirtildi.

Bu örnek, bulut maliyetini boyutlandırmak ve optimizasyondan elde edilebilecek tasarrufların büyüklüğünü anlamak için çok çarpıcı bir örnek; ancak örneklerin sadece ilki.

Bir bulut bilişim optimizasyonu şirketi Optimyze’ nin CEO’su Thomas Dullien:

“İş yüklerini genel bulutta çalıştırmanın yıllık maliyeti 100 milyon dolar olan bir firmanın, bu iş yüklerini kendi kuracağı altyapıya taşıdığında (sunucu rafları, emlak ve soğutma, ağ ve mühendislik maliyetleri dahil) yıllık maliyetin bulutunkinin kabaca yarısından azına denk geleceğini”

tahmin ediyor.

Burada söylenen oranlar her şirkete göre değişir. Ancak, AKF danışmanlık olarak kendi deneyimimiz, okuduğumuz başka pek çok analiz şirketinin raporları ve pek çok şirket yöneticisinin fikri bu formülü destekliyor:

Bir firmanın iş yüklerini

Bulutta Çalıştırmasının Maliyeti / 2= Bulut dışında çalıştırmasının maliyeti

veya

Bulutta çalıştırmanın Maliyeti / 3=  bulut dışında çalıştırmanın maliyeti

Üstelik bu rakamlar genel bulut sağlayıcılarının liste fiyatları üzerinden hesaplanacak olursa, bulut maliyetinin, şirketlerin kendi altyapılarını çalıştırma maliyetlerinin 10 ila 12 katı büyüklüğe ulaşabileceği hesaplanıyor.

Çünkü, özellikle Hyperscaler(AWS, Azure, Google) bulut sağlayıcılar, kullanım taahhütü karşısında yaklaşık %30-50 civarı indirim uyguluyorlar. Dolayısıyla bu indirim maliyet farkının tek haneli rakamlara inmesine neden oluyor.

Mesela Amazon, AWS için yaptığı büyük indirimlere ve Ar-ge için çok büyük paralar harcamasına rağmen, hala %30’luk kar ile çalışmaya devam ediyor.

Sırf bu bile şirketlerin kendi sistemlerini yönetmesinden doğacak olan performans artışının, daha büyük karlılığa neden olacağının önemli bir göstergesi olabilir.

Şirket Büyüyorsa, bulut maliyeti altyapı faturanızı en az iki katına çıkarabilir.

Andreessen Horowitz araştırmasında, halka açık yazılım şirketlerinin sözleşmeye dayalı olarak taahhüt ettikleri bulut harcamalarının, toplam gelir maliyetlerinin %50’si olduğunu saptamış.

Bu yüksek değer dolayısıyla, buluttan tersine göçle (buluttan geri dönüş) elde edilecek %50 tasarruf özellikle önemli hale geliyor.

Çünkü gerçekte, toplam gelir maliyetinin yüzdesi olarak gerçekleşen bulut harcaması, taahhüt edilen anlaşmadan daha yüksek oluyor.

Bunun başlıca nedeni, şirketlerin bulut kullanımı için taahhüt edecekleri büyüklüğü belirlerken, çok fazla harcama yapmamak için aşırı taahhütte bulunma korkuları.

Bu nedenle genellikle, sadece temel iş yüklerinin taahhüt edildiği görülüyor.

Bu konuyla ilgili şöyle bir genel kabul yapılabilir:

Şirketlerin bulut kullanımı için taahhüt ettikleri harcama, yaptıkları gerçek harcamadan yaklaşık %20 daha düşüktür.

Hatta Andreessen Horrowitz, araştırma sırasında görüştükleri bazı şirketlerin yaptıkları gerçek bulut harcamasının, taahhüt ettikleri miktarı en az 2 kat aştığını bildirdiğinden bahsediyor ve tahmini olarak halka açık en iyi 50 yazılım şirketinin gerçek bulut faturasının 8 milyar Dolar civarında olduğu belirtiliyor.

Genel bir kabulle, bu 50 şirketin buluttan geri dönüşünün (tersine göç), bulut harcamalarında %50’lik bir azalma ve geri kazanılan karda toplam 4 milyarlık dolarlık tasarruf sağladığı varsayılıyor.

Ve bir şirketin değeri, “gelecekteki nakit akışlarının bugünkü değeri” olarak belirlendiğinden, yukarıda söz edilen toplam 4 milyar dolarlık yıllık net tasarruf, 4 milyar doların üzerinde bir piyasa değerinin yaratılmasına neden oluyor.

Buluttan Geri Dönüş Ne Kadar Piyasa Değeri Yaratır?

Halka açık piyasalar ek brüt karın değerini, genellikle şirketin uzun vadeli büyümesi ve kar marjı yapısı hakkındaki varsayımları yansıtan “brüt karın katları” üzerinden hesaplar.

Yaygın olarak kullanılan gelir çarpanları, aynı zamanda bir şirketin uzun vadeli kar marjını da yansıtır, bu nedenle büyüme oranına göre düzeltilmiş bir temelde bile daha yüksek brüt marjlı işletmeler için artma eğilimi gösterirler.

Andreessen Horrowitz’in analiz ettiği 50 halka açık yazılım şirketi arasında, 2021E brüt kâr çarpanına (yayınlama sırasındaki CapIQ’ ya göre) ortalama toplam kurumsal değer 24-25X‘ tir.

Yani:

Brüt karda elde edilecek her kuruş tasarrufun piyasa değeri, buluttan geri dönüşten (tersine göçten) elde edilen net maaliyet tasarrufunun ortalama 24-25 katıdır.

Bu formüle göre, araştırmada yer alan halka açık piyasalardaki ilk 50 şirketin,

buluttan geri dönüş ile elde ettiği 4 milyar dolarlık ek brüt kar, (25×4 milyar dolar)= 100 milyar dolarlık ek bir piyasa değeri sağlar

Ve bu etki, başka bir şirket için daha detaylı başka bir değerlemeye bağlı olarak daha da yüksek olabilir.

Örneğin, bulut monitoring hizmeti veren bir şirket olan Datadog örneğini ele alalım.

Bu şirket, yaklaşık 40 x (2021 brüt karı) olarak işlem gördü ve AWS’ye 3 yıllık toplam 225 milyon ABD doları kullanım taahhüdünü açıkladı.

Şimdi taahhüt edilen miktarı 3 yıla bölersek, yıllık bulut maliyeti:

225 milyon dolar /3 yıl = 75 milyon dolar

Yıllık taahhüt bulut maliyetinden (buluttan geri dönüşle) elde edilecek tasarruf:
75 milyon dolar .%50 = 37.5 milyon dolar

Tassarufun sağladığı piyasa değeri:

37.5 milyon dolar x 40 = 1.5 milyar dolar

Bu rakam, taahhüt karşılığı yararlanılacak AWS indirimleri ile birlikte kabaca 1,5 milyar dolar piyasa değeri kazanmak anlamına gelir.

Bunun gibi bir analiz elbette tam bir kesinlik bildirmez. Ancak yönlendirici olabilecek bulgular açıktır. 

Zira, iş liderleri, analistler ve yatırımcılar için hem uzun vadeli hem kısa vadeli altyapı kararları alınırken piyasa değeri üzerindeki etkiyi göz ardı etmek çok pahalıya mal olabilir

Bulut paradoksu

Kabul edilmelidir ki; bulut maliyetlerin çok fazla olduğu ve piyasa değeri üzerinde son derece olumsuz etkileri olduğunu anlatan bu olumsuz tabloya rağmen, iş yüklerini buluttan taşıma kararı almak çok önemli bir karardır.

Şirketlerin yeni bir altyapı inşa edebilmeleri için, herşeyden önce kolay kolay bulunamayacak güçlü bir altyapı ekibi ve tecrübe gerekir.

Oysa çoğu BT çalışanın halihazırdaki yeteneklerinin çok üstündeki bu tür bir uzmanlık geliştirebilmek için harcanan çaba, çoğu zaman kişilerin dikkatinin dağılmasına ve kaydedilen gelişme hızının yavaşlamasına neden olabilir.

Diğer yandan bulut, isteğe bağlı anında kapasite ve mevcut hizmetleri, yeni projeleri ve yeni coğrafyaları desteklemek gibi birçok avantajını korur.

İşte tam da bu noktada Bulut Paradoksu ortaya çıkar:

“ Buluta geçmezseniz çıldırırsınız; bulutta kalırsanız delirirsiniz”

Şirketler Paradokstan Çıkmak İçin Ne Yapmalı?

Şimdiye kadar anlatılanlardan, şirketlerin bir yolunu bulup, apar topar buluttan çıkmaları gerektiği sonucu çıkartılmamalıdır. 

Bunun yerine, altyapı harcamasının şirketlerin değerini etkileyen en önemli ölçütlerden birisi olduğunun farkına varılmalıdır.

Bu bağlamda, büyüyen bir şirket kurarken, dogmaları terk edip mümkün olan en erken aşamadan itibaren ve sıklıkla bazen de bulutun dışında optimizasyon yapılması gerekir.

Esasen konu zihniyet değişimi ile ilgili olsa da, şirketlerin bulutun artan maliyetiyle mücadelesinde yardımcı olabilecek hususlar kabaca şöyle toparlanabilir:

KPI olarak bulut harcaması

Bulut maliyetini azaltmak için yapılacak her türlü katkının, performans göstergesi olarak belirlenmesi, çalışanları bu konuda motive edecektir. 

Temel performans ve güvenlik ölçümleri yanı sıra, özellikle developer lerin daha bilinçli hale gelip, ekiplerin bulut harcamalarına yaklaşımında daha fazla titizlik göstermeleri beklenebilir.

Bulut Harcamalarında Tasarruf Eden Çalışanlara Kısa Teşvikler

KPI lerden elde edilen veriler, çalışanlarda farkındalık oluşturmak açısından önemlidir ama işlerin doğru yapılması için güçlü bir itki oluşturmaz. 

Bunun için, iş yüklerini optimize ederek veya kapatarak belirli miktar bulut harcamasından tasarruf eden çalışanlara tek seferlik ve kısa vadeli teşvikler koymak etkili olabilir.

Elbette bu konuda sorunları doğrudan çözebilecek çalışanların iyi tanınması ve üst yönetimin bu model için onayının alınması önemli rol oynar.

Optimizasyon

İşletmelerin piyasa değerini belirlerken en önemli parametrelerden birisi de satılan malların maliyetidir. Dolayısıyla altyapı harcamaları da bu maliyet kalemine dahildir.

Altyapı kararlarının aşamalı optimizasyonu yoluyla %10 ila %40 arasında değişen fayda sağlanabilir.

Buluttan Geri Dönüşün Önceden Planlanması

Bir şirket bulut kullanırken, bulut maliyetleri gelir artışını yakalayıp geçmeye başladığında, çok geç olabilir. Dolayısıyla sistem mimarlarının geri dönüş potansiyelini önceden hesaplaması gerekir.

İş yüklerini en uygun konuma taşıyabilmek ve kilitlenmemek için yapılan mimari de dahil olmak üzere, erken dönemdeki mütevazı veya daha modüler mimari yatırımlar bile, gelecekte iş yüklerini buluttan geri göndermek için gereken işi azaltır. 

Parçalı kurgulanan çözümler, mimarinin kolaylıkla farklı sağlayıcılar arasında dağıtılmasını sağlayacaktır.

Buluttan Aşamalı Olarak Geri Gönderme

Eğer şirket için en mantıklı atılım buysa, aşamalı olarak buluttan taşıma ve hibrit çalışan yeni bir altyapı düzeneği kurulabilir.

Burada önemli olan nokta, “siyah yada beyaz” veya “hepsi yada hiçbiri” gibi bir yaklaşıma kapılmamaktır. 

Örneğin, yalnızca en yoğun kaynak kullanan iş yüklerinin bir alt kümesi için taşıma gerçekleştirilebilir.

Esasen, en agresif şekilde buluttan geri dönen şirketler bile,  iş yüklerinin %10 ila %30’unu veya daha fazlasını bulutta bulundurmaya devam eder.

Sonuç

Bulut, yeniliğe, çevikliğe ve büyümeye teşvik eden yapısı sebebiyle, özellikle verimlilik ve kar marjlarına henüz odaklanmayan; bunun yerine “özellik geliştirme” hızına öncelik veren yeni kurulan şirketler için vazgeçilmezdir.

Yani yeni bir Start up veya yeni bir proje için bulut bariz ve anlaşılabilir bir seçimdir. Ancak şimdi biliyoruz ki, bulut maliyetlerinin uzun vadeli etkilerinin sonuçları henüz yeni yeni anlaşılmaktadır.

Öyle ki, büyük şirketler ve hatta hızlı büyüyen Start up lar, buluta bağımlı hale geldikten sonra piyasa değerinden milyarlarca dolar ödün vermektedirler.

Bu bağımlılığın farkına varmaya başlayan şirketler, çözüm olarak buluttan geri dönüşü görebilir. Ancak bunun için büyük bir ön sermaye harcaması (CapEX) gerektiğini düşünürler.

Ancak bu artık gerekli değildir. Zira genel bulut altyapılarına alternatif olabilecek bir çok başarılı seçenek mevcuttur ve bu konudaki harcamalar sermaye harcamaları (CapEX) yerine, işletme giderlerine (OpEx) dahil edilerek yönetilmelidir.

Andreessen Horowitz, araştırmasında bulunan rakamların, pratik hayatta çok daha yüksek olduğunu, çünkü fazla kullanımlara(genelde taahhüt edilenden daha fazla bulut kullanılır) dayalı esnek fiyatlandırmaları hesaba katmadıklarının altını çizmektedir.

Bulut piyasası şu anda yaklaşık %30’luk karlılık ile çalışan üç şirketin kontrolündedir. 

İronik olarak, Amazon, Microsoft ve Alphabet’in ürüne ve yeteneğe sürekli olarak büyük yatırım yapmalarını sağlayan da işte bu yüksek kar marjları ve 5 trilyon dolarlık piyasa değeridir.

Bu şirketlerin yarattığı Bulut Paradoksu’nun çözülebilmesi için onların ya marjlarından ya da iş yüklerinden vazgeçmeleri gerekmektedir. Ancak bunun gerçekleşmesinin, yeni çözümler bulunana kadar zaman alacağı açıktır.

İşletmelerin en başından itibaren, bulut geçişlerini tarafsız (hiçbir firmanın ürününü satmaya çalışmayan) profesyonellere danışarak planlaması, şirketlerin geleceğini genel bulut satıcılarının ellerine bırakmamaları gerekmektedir.

Kaynak:

The Cost of Cloud, a Trillion Dollar Paradox | andreessen horowitz

3 thoughts on “Bulutun Gerçek Maliyeti”

  1. Turgay Karlıdere

    Aslında bir anlamda “dışkaynak kullanımının IT’cesi diyebileceğimiz bulut hizmetleri”; temizlik, yemek, servis gibi hizmetlerin outsource edilmesi gibi, asıl işi bunlar olmayan bir şirketin kendi öz işine odaklanıp kendi işinde yaratacağı verimlilik sayesinde dışkaynak hizmetlerde “kaliteli sürdürülebilirlik” sağlaması temeline dayanır. Fakat buluta geçtiğinde “kaliteli ve kesintisiz” hizmeti alsa da kendi öz işini bulut maliyetlerinden çok daha fazla oranda büyütemiyorsa veya “kaliteli ve kesintisiz” hizmet alamıyorsa, tabi ki bulutun bir faydası olmamış demektir ve “tersine göç” akla gelen ilk tercih oluverir.
    Diğer bir konu ise çalışanların bulut maliyetlerini düşürecek girişimlerinin teşvik edilmesidir. Çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bulut, kullanılmadığı halde tüketime devam ederken çalışanlar bu lüksü yönetmezlerse, muslukları açık kalmış evin su faturasına döner. Nitekim 5-6 yıl önce Azure’dan Machine Learning servisi alan bir şirketin, kullanmadığı atıl saatlerde bu servisi kapatmadığı ve hatta tüketimi izlemediği için kredisini tükettiğine şahit olmuştuk. Çalışanlarda bu açıdan farkındalık yaratılması, bulut hakkında oluşan kanıların doğru yönlenmesi için önem arz eder.

    1. Merhaba Turgay Bey,
      Öncelikle “Musluk” metaforunuzu son derece isabetli bulduğumu ifade etmeliyim. Çalışanların, bir takım teşvikler vasıtasıyla bulut tasarrufuna yönlendirilmesi, daha elle tutulur sonuçlar elde edilmesi adına etkili olabilir. Verdiğniz Azure örneği de bu anlamda oldukça önemli.
      Esasen şirket için “Tersine Göç” kararı almak, “Buluta Taşıma” kararı almak kadar hassas ve önemli bir karar.Akla ilk gelen çözüm olarak” alelacele uygulandığında ise felaketle sonuçlanabilecek durumları doğurabilir.
      Dolayısıyla aynen belirttiğiniz gibi, şirketlerin büyüme planlarını ve bulut stratejilerini daha en başından hassasiyetle oluşturmaları gerekir.

  2. Horowitz’in dediği konu hyperscaleler için geçerli. Teknoparklarda danışman olduğumuz dönemlerde pek çok startupın hyperscaleların cazip gözüken teşvikleriyle işlerinin kökünden bu şirketlere bağladığını gelirlerinin çok ciddi bir miktarını buralara aktardığını görmüştük.

    Hyperscaleleri kullanırken dikkat edilmesi gereken ilk konu Cloud Agnostic olabilmek. Yani bir CSP’nin servisine direkt olarak bağlanmak yerine arada çoklu bulut destekleyen kütüphaneleri kullanmak.

    Diğer konu ise biraz daha bize özgü. TL ile kazanıp dolar ile bulut ödemesi yapan şirketler. Bulut otomasyon ile iş gücü tasarrufu sağlıyor ama bu sefer de hyperscalerların yurtdışındaki iş gücünün maliyetini üstleniyorsunuz. Aynı durum on-premde lisanslı sistemler kullandığınız durumda da geçerli. Bu durumlarda 10 liralık bir ekonomik fayda üretebildiğiniz durumda belki 7-8 lirasını yurtdışındaki yazılımlara ya da hyperscalelere ödemiş oluyorsunuz.

    Bu durumda da açık kaynak yardıma koşuyor. Türkiye’de birkaç büyük e-ticaret ve kurumsal yazılım şirketi açık kaynak teknolojileri kullanarak kendi bulutlarını çok daha ekonomik koşullarda kurup işletiyorlar.

    Tabi her büyük şirketin bu yola girebilmesi için yeterli mühendisimiz maalesef yok. Biz her iki koşulu da ön görerek hem private hem public cloud tarafında açık kaynaklı teknolojiler üzerinde maksimum otomasyonla minimum iş gücü gerektirecek şekilde optimize etmiş durumdayız. Dünyada da bizim seviyemizde yükse otomasyona çeviren pek çok şirket var, zaman zaman fikir alışverişi yapıyoruz. Tüm bu şirketlerin ortak düşüncesi maliyetlerin gerek hyperscale ölçeğinde gerekse de Türkiye’de çok yaygın olan on-premdeki lisanslı yazılımlara göre maliyetlerin müthiş oranda düşük olduğu yönünde.

Turgay Karlıdere için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir